19 Kasım 2008 Çarşamba

ATATÜRK'Ü VAHDETTİN Mİ GÖREVLENDİRDİ?

Gazeteci Can DÜNDAR’ın hazırlamış olduğu ve sözde, Selanik’ten Dolmabahçe’ye, Atatürk’ün yaşamından en önemli kesitleri yansıtan “Mustafa” filminin gösterime başlanmasından sonra, her buna benzer olayda yâda fırsatta olduğu gibi “Atatürk’ün Özel Yaşamı ve Mücadelesi” ile ilgili bazı konular yeniden tartışmaya açıldı.
Ve yine her zaman öyle olduğu gibi doğal olarak bazı Atatürk/Kemalizm düşmanlarına da gün doğmuş oldu.Bu tür fırsatlardan ve olaylardan kendilerine vazife çıkarıp ATATÜRK’e saldırmayı ve O’nu ulusumuzun gözünde ve gönlünde aşağılamaya çalışmayı ihmal etmeyen ATATÜRK ve Cumhuriyet Devrimi düşmanları dün olduğu gibi bu gün de ATATÜRK’e ,ATATÜRK’ün mücadelesine ve Devrimlerine mesnetsiz isnat ve ithamlarıyla saldırıyorlar.Onlara bu olanağı sunan Can DÜNDAR’ı ben “gazetecilik mesleğindeki başarılarını bile gölge de bırakan bu sinema şaheseri”nden(!) ötürü “can-ı gönülden” kutlarken, bu vesile ile bir kere daha gündeme gelen bir hususun aydınlatılmasına katkıda bulunmak istiyorum.
Konu, “ATATÜRK’ün Kurutuluş Savaşımızı başlatmak üzere Anadolu’ya çıkışı” ile ilgili..“ATATÜRK, Türk Ulusunun özgür ve bağımsız bir ulus olarak varlığını sürdürmesini borçlu olduğu bu yolculuğa kendi iradesi ile mi çıktı yoksa Vahdettin tarafından mı gönderildi?”Soru bu..Anımsanacağı gibi aynı konu geçtiğimiz yıllarda da rahmetli başbakanlarımızdan Bülent ECEVİT tarafından tıpkı buna benzer bir etkinlikle (yani etkin bir şekilde) tartışmaya açılmış, ATATÜRK’ün büyük Nutku’nda; “yalnız kendini ve tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça önlemler araştırmaktan başka bir çaba göstermeyen soysuzlaşmış bir padişah” olarak tanımladığı Vahdettin aklanmaya çalışılmıştı.
ATATÜRK’ün Anadolu’ya –üstelik işgale karşı bir Kurtuluş Savaşı örgütlemek üzere- Vahdettin tarafından görevlendirildiği gibi oldukça komik bu iddiayı ileri sürenlerin savlarına göre;
16 Nisan 1919: Vahidettin, Sadrazam Damat Ferit Paşa’ya, Atatürk’ün 9. Ordu Müfettişliği’ne tayin edilmesini önerdi.
29 Nisan 1919: Harbiye Nazırı Şakir Paşa tarafından, Atatürk’e "Türklerin Rumlara yaptığı baskıyı yerinde incelemek ve önlemek üzere Karadeniz Bölgesine müfettiş olarak gönderilmesinin kararlaştırıldığı’’ bildirildi.
30 Nisan 1919: Atatürk, Anadolu'daki isyanları ve Osmanlı ordusunun tasviyesini yerinde izlemek amacıyla, İstanbul tarafından "9. Ordu müfettişliği"ne atandı. Bu Atatürk’ün uzun süredir beklediği fırsattı. Sadaret'e konu ile ilgili yazı gönderen Harbiye Nezareti'nin açıklamasında "...Mustafa Kemal Paşa tarafından yapılacak tebligatı emri altında bulunacak olan vilâyet mülkî memurlarının yerine getirmelerinin genel­ge ile duyurulması" görüşüne yer verildi.
1 Mayıs 1919: Harbiye Nazırı Şakir Paşa, atanma işlemleri sonrası Atatürk’ü makamına davet etti ve aynı gün "Efendimiz, yeni vazife ile Anadolu'ya giden Mustafa Kemal Bey'i zat-ı devletinize takdim ederim’’ diyerek kendisini Babıâli'de Sadrazam Damat Ferit Paşa ile tanıştırdı. Damat Ferit Paşa, 9. Ordu Müfettişliği'ne atanan Atatürk için bir çay partisi düzenledi.
5 Mayıs 1919: Atatürk’ün Samsun'a, 9. Ordu Kıtaatı Müfettişliğine atanma emri, Takvimi Vekayi'de yayınlandı.
5 Mayıs 1919: Atatürk’ün Harbiye nezareti tarafından Samsun'a, 9. Ordu Kıtaatı Müfettişliğine atanma emrinin kendisine tebliğ edildiği Genelkurmay Başkanlığına yazı ile bildirildi,
6 Mayıs 1919: Atatürk’ün, verilen görev yerine acele hareket etmesi istendi. İç İşleri bakanlığı tarafından Atatürk’e ayrıca bir takım anlaşmalar ve krokiler verildi. Söz konusu anlaşmalar ve krokiler, İstanbul Hükümeti ile İtilâf Devletleri arasında varılan anlaşmalar sonucu, 9. Ordu Müfettişliği görevinde alacak sorumluluk ve yetkileri kapsamaktadır.
7 Mayıs 1919: Atatürk’ün 9. Ordu Müfettişliğine atandığı ve yetkilerini gösteren talimatlar Harbiye Nezareti tarafından 13., 3. ve 15. Kolordu Komutanlıklarına bildirildi.7 Mayıs 1919: Atatürk, Harbiye Nezaretine verdiği yazıda, tayin edildiği 9. Ordu Müfettişliği karargâh mensuplarının 3 aylık ödeneklerinin şimdiden ve İstanbul'dan verilmesini istedi.
8 Mayıs 1919: Atatürk’ün, 9. Ordu Kıtaatı Müfettişliği'ne atandığı, Harbiye Nezareti tarafından bütün kolordulara bildirildi..
11 Mayıs 1919: Hükümet tarafından 9. Ordu Kıtaatı Müfettişliğine atanan Atatürk, İstanbul'dan Sivas, Canik Müstakil Mutasarrıflığı ve Sivas'ta 3. Kolordu Komutanlığı'na telgraf çekerek bölgede faaliyette bulunan eşkıyaların miktarı ve mahiyetleri hakkında bilgi istedi. Telgrafta "...Bu bilgi mülkî makamlarla askerî makamların yazışmaları ile tespit edilecek ve Kolordu Komutanı Albay Selâhattin Bey bu bilgiyi Samsun'da bana verecektir". Bu telgrafa göre Atatürk daha İstanbul'da iken göreve başladığını göstermektedir.
13 Mayıs 1919: Atatürk, Harbiye Nezareti'ne yazdığı yazıda, "9. Ordu Müfettişliği karargâh mensuplarının 3 aylık ödenekleri ile fevkalâde masraflar için bir miktar para verilmesi ve karargâhın seferî sayılması hakkında evvelce yaptığı müracaatların acele sonuçlandırılmasını isteyen ve bunları takiben 3 gün sonra İstanbul'dan hareket edeceğini" bildirdi.
14 Mayıs 1919: Damat Ferit Paşa'nın Nişantaşı'ndaki evine, akşam yemeğine davet edilen Atatürk, yemekten sonra, Genelkurmay Başkanı Cevat (Çobanlı) Paşa ve Damat Ferit Paşa ile yeni vazifesi hakkında görüşme yaptı. Cevat Paşa, Sadrazam'ın yanından ayrıldıktan sonra Atatürk’e sordu. ‘’Bir şey mi yapacaksın Kemal?’’. Atatürk, ‘’ Evet Paşam, bir şey yapacağım’.’ Cevat Paşa ‘’Allah muvaffak etsin’’ dedi. Atatürk, ‘’Mutlak muvaffak olacağız’’ dedi.
16 Mayıs 1919: Atatürk, Samsun'a gitmek üzere Cuma günü Bandırma Vapuru ile Anadolu’ya hareket etti. Vapurun, Kızkulesi açıklarında aranma sonrası İngiliz zırhlıları arasından geçerek İstanbul'u terk ederken, Atatürk güvertede bulunanlara, "Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silâh kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde. Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu'ya ne silâh, ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı götürüyoruz" dedi. Atatürk, vapur kaptanına "Düşman devletlerinin herhangi bir vasıtasının gadrine uğramamak için sahile yakın bir rota tutunuz. Şayet kesin tehlike görürseniz gemiyi karaya, en yakın sahile oturtunuz" dedi.
Şimdi bu kronolojiye baktığımız zaman Atatürk’ün ilk önce bu göreve 16 Nisan 1919’da Vahdettin tarafından önerildiğini görürüz. Bu iddia sahipleri bununla da yetinmez Vahdettin’le ATATÜRK arasında bu görevlendirmeden önce “gizli” ve oldukça “özel” görüşmeler yapıldığını, Vahdettin’in ATATÜRK’e “Paşa, benim ilerleyen yaşım ve durumun nezaketi gereği bulunduğum makamı terk edip Anadolu’ya gitme imkânım bulunmamaktadır. Benim yerime Anadolu’ya sen gidip milletimizi harekete geçirecek ve işgale karşı savaşmak üzere örgütleyeceksin. Sana güveniyorum” dediği bile ileri sürülmektedir.
Oysa gerçekte Mustafa Kemal Paşa’nın “9. Ordu Kıtaatı Müfettişliği”ne atanması ile ilgili kararın Vahdettin’le hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Dahası ve daha önemlisi Anadolu’ya “Müfettiş (ler)” atanmasına ilişkin asıl düşünce/karar da Osmanlı Hanedanına (Vahdettin’e) ve hükümetine ait bir düşünce yâda karar değil tamamen bir İngiliz (İşgal Kuvvetleri) dayatmasıdır.
Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra parçalanan Osmanlı coğrafyasında, 8 Ocak 1918’de açıklanan “Wilson prensipleri” gereği azınlıkların kendilerine devlet kurma hakkı için örgütlenme girişimlerine karşı Türklerin özellikle Rum ve Ermeniler (Müslümanların Hıristiyanlar) üzerinde baskı kurduklarını ileri süren işgal kuvvetleri, Osmanlı Hanedanı ve Hükümetine “Anadolu’da asayişin bir an önce sağlanması aksi halde işgalin Anadolu’nun tüm bölgelerine yayılacağı” yolunda bir nota vermişlerdir.Söz konusu “Asayiş”in temini yani –özellikle bu hususa dikkatinizi çekerim- Rum ve Ermenilerin Türklerden yâda genel olarak Hıristiyanların Müslümanların taciz ve saldırılarından korunması ve güvenliklerinin sağlanması için Anadolu’daki durumu yerinde inceleyip gerekli önlemleri almak üzere müfettişler görevlendirilmesi de Osmanlı hanedanına ve Hükümetine verilen bu nota da belirtilmiştir.
(Hâlbuki bize konu ile ilgili genellikle yanlış bilgi veriliyor ve Rum çetelerin yerli halka (Türklere) baskı yaptığının yerinde incelenmesi istendiği söyleniyor.
Ama gördüğünüz gibi olay tam tersi noktada düğümlenmiş.)
Şimdi bir an için diyelim ki ;Bunların hepsi yanlıştır.Gerçekte ortada ne “Hıristiyanların Müslümanlardan korunması ve güvenliklerinin sağlanması” gibi bir gerekçe ne de işgal kuvvetleri tarafından verilmiş böyle bir nota yoktur.“Anadolu’da asayişin sağlanması” “Türklerin ve Müslümanların Rum ve Ermeni çetecilerin saldırılarından korunması için” tamamen Osmanlı Hanedanı ve Osmanlı Hükümeti tarafından düşünülmüş bir önlemdir.Dolayısıyla Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya çıkışını sağlayan “9. Ordu Kıtaatı Müfettişliği”nin oluşturulması ile ilgili karar ve bu konuda yapılan görevlendirme Osmanlı Hanedanı ve Hükümetine aittir.
Gerçekte yapılması mümkün olmayan böyle bir varsayım bile “Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya çıkmak üzere Vahdettin tarafından görevlendirilmiş olduğunu” ortaya koymaz çünkü işin asıl ilginç tarafı “Anadolu’da asayişin sağlanması için düşünülen önlemlerden biri olarak 9. Ordu Kıtaatı Müfettişliği” oluşturulup başına bir ordu müfettiş atanması kimin yada kimlerin fikri/kararı yada dayatması olursa olsun Osmanlı Hükümetinin ve dolayısıyla Vahdettin’in “9. Ordu Kıtaatı Müfettişliği”ne atadığı kişi Mustafa Kemal Paşa değil; Yakup Şevki Paşa’dır.
Bu gerçek, ATATÜRK’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’da karaya ayak basarak Anadolu’ya çıkışından sonra özellikle Havza’da yaptığı çalışmalardan rahatsız olarak derhal İstanbul’a geri çağrılmasını isteyen Karadeniz’deki işgal orduları başkomutanı General Milne Osmanlı Harbiye Nazırı Şevket Paşa tarafından şu şekilde anımsatılır;
“(..)Mustafa Kemal Paşanın 9.Ordu Kıtaatı Müfettişliğine tayinine en etkili sebeplerden biri İngiltere Devleti temsilcisinin İstanbul Hükümeti’ne verdiği bir nota olmuştur.(Notanın sureti eklidir)İşbu nota üzerine Sadrazam Paşa siyasi temsilci ile görüşmüş ve bir müfettiş göndereceğini söylemiş ve birçok itiraza da maruz kalmamıştır. Özellikle o sıralarda karargâhınızın dahi silahların toplanamadığı veya nakledilemediği hakkında bir çok şikâyetleri de var idi.Bundan dolayı bütün şikâyetlerin önünü almak ve hem de hükümetin mütareke name gereğince sorumlu bulunduğu memleketin asayişi ve inzibatını sağlamış olmak için vekiller heyetince görüşülerek memleket üç asayiş mıntıkasına ayrılmış ve her mıntıkaya bir müfettiş tayin edilmiştir ki, Mustafa Kemal Paşa’da bu müfettişlerden biridir yani. …tarih ve numaralı yazınızda da isteyip ve uygun gördüğünüz şekilde Yakup Şevki Paşa’nın yerine tayin edilmiştir.

İşte bu tarihi gerçeği ortaya koyan belgeler ;
Karadeniz Ordusu Başkomutanı General Milne’ınMustafa Kemal’in İstanbul’a Geri Dönmesini İsteyen Yazısı :
Belge: 1 (1)
Harbiye Nezareti
Merkez Dairesi
Yabancı Yazılar ve Tercüme Şubesi
1175
Harbiye Nazırı Celili Paşa hazretlerine Karadeniz Ordusu Başkomutanı General Milne tarafından gönderilen 6 Haziran 1919 tarih ve 33/2097 numaralı ekli İngilizce yazının tercümesi:
Saygıdeğer Efendim,Kemal Paşa ile emrindeki üstsubaylar vilayetlerde kendilerini göstermelerinin arzu olunmadığını şahsınıza arz etmekle iftihar eylerim.Mevcut durum itibarıyla seçilmiş bir paşanın emrindeki üstsubayları ile beraber memleket içerisinde dolaşması kamuoyunu rahatsız edeceği gibi askerlik yönünden dahi kendi çalışmasına bence lüzum görülmemektedir.Kemal Paşa ile emrindeki üstsubayların derhal İstanbul’a dönmeleri için emir buyurmalarını isterim.
Tercüme aslına uygundur. 7.6.1919
Karadeniz Ordusu Başkomutanı
General (Milne)
Mühür

13431
Genel Kurmay Dairesine
7.6.1919
Koleksiyon adı :
İstiklal HarbiKutu :
10
Gömlek :
135
Belge : 135-1
Bakınız : Belge 1

Karadeniz Ordusu Başkomutanı General MilneHarbiye Nazırı Şevket Paşa tarafından verilen yanıt :
Belge No: 2 (2)
1Şube Temize çekildi
3431 8.6.1919
Adres : Harbiye Mektebinde İngiliz Kıtaatı Başkomutanı General Milne’ye
6 Haziran 1919 tarih ve 33/2097 numaralı yazının cevabıdır.

Mustafa Kemal Paşanın 9.Ordu Kıtaatı Müfettişliğine tayinine en etkili sebeplerden biri İngiltere Devleti temsilcisinin İstanbul Hükümeti’ne verdiği bir nota olmuştur.(Notanın sureti eklidir)İşbu nota üzerine Sadrazam Paşa siyasi temsilci ile görüşmüş ve bir müfettiş göndereceğini söylemiş ve bir çok itiraza da maruz kalmamıştır.
Özellikle o sıralarda karargahınızın dahi silahların toplanamadığı veya nakledilemediği hakkında bir çok şikayetleri de var idi.Bundan dolayı bütün şikayetlerin önünü almak ve hem de hükümetin mütareke name gereğince sorumlu bulunduğu memleketin asayişi ve inzibatını sağlamış olmak için vekiller heyetince görüşülerek memleket üç asayiş mıntıkasına ayrılmış ve her mıntıkaya bir müfettiş tayin edilmiştir ki,Mustafa Kemal Paşa’da bu müfettişlerden biridir yani…tarih ve numaralı yazınızda da isteyip ve uygun gördüğünüz şekilde Yakup Şevki Paşa’nın yerine tayin edilmiştir.Ancak barış teşkilatı olduğu için ordu komutanı değil,ordu müfettişi unvanına sahiptir.Böyle bir müfettişin vilayeti dolaşmasının kamuoyunu rahatsız mı yada aksine sakinleştireceğinin mi değerini memleketin tecrübeli bir askeri ve bir evladı ve özellikle bu işte sorumlu bir kişisi olduğum için bana bırakılmasını hürmetle sizden rica eder ve sekiz aydan beri devam eden bir mütarekeden sonra artık birazda Türkler ve Müslümanları lütfen güveninize layık görmenizi hürmetle şahsınızdan rica ederim.
İmza
Koleksiyon adı :
İstiklal HarbiKutu : 14
Gömlek : 137
Belge : 137 – 1,2,3
Bakınız Belge : 2,3,4

Şimdi konunun daha iyi anlaşılması için gelin isterseniz gelişmelerin bundan sonrasını da anımsayalım.
Bu yanıta rağmen Mustafa Kemal Paşa aynı gün İstanbul’a geri çağırılıyor:

Belge No: 3 (3)
9’ncu Ordu Kıtaatı MüfettişiMustafa Kemal Paşaya
Telgraf
Şifre
Emrinizdeki istimbotlardan biriyle hemen buraya gelmeniz rica olunur.
Harbiye Nazırı
Şevket Turgut
Şifreye dönüştürüldü./
8 Haziran 1919
Koleksiyon Adı :
İstiklal HarbiKutu : 190
Gömlek : 113
Belge : 113-1
Bakınız Belge : 5

Mustafa Kemal Paşa’nın İngilizlerin baskısıyla İstanbul hükümetince İstanbul’a geri çağrılışına verdiği yanıt:

Belge No : 4 (4)
Havza’dan Harbiye Nezaretine gelen şifredir
Gayet aceledir.
Cevap: 8.6.1919 şifreye:
Hareketimin kömür ve benzin yokluğundan dolayı geciktiğini bu günkü telgrafımla arz ve sebeplerinin giderilmesini rica etmiştim. Ancak hareket şeklimi ona göre düzenlemek üzere çağrılma sebebinin lütfen açıklanmasını rica ederim.
9’ncu Ordu Kıtaatı Müfettişi
Mustafa Kemal
11 Haziran 1919
Gelişi 13’te14
Koleksiyon Adı : İstiklal Harbi
Kutu : 24
Gömlek : 79
Belge : 79-1
Bakınız Belge : 6

İstanbul’a geri çağrılışı konusunda Mustafa Kemal Paşa’ya verilen bilgi:
Belge No: 5
15.6.1919
Aceledir
Adres : Samsun vasıtasıyla 3’ncü Ordu MüfettişiMustafa Kemal Paşa Hazretlerine11 Haziran 1919 tarihli telgraf namelerine cevaptır.
Faaliyeti kendilerince bilinen şahsınızın o bölgedeki vazifelerini iyi görmeyen İngilizler, İstanbul’a çağrılmanız hakkında istekte bulundular. Memleketin bulunduğu durumun nezareti bu İngiliz isteğini yerine getirmeye zorladığını arz ederim.
İmza
Koleksiyon Adı : İstiklal Harbi
Kutu : 24
Gömlek : 83
Belge : 83-1
Bakınız Belge : 7

Tüm bu gelişmelerden sonra ATATÜRK, Havza’dan Vahdettin’e gönderdiği ünlü mektubunda son olarak şunları söyler;
“..eğer icbar edilirsem memuriyeti acizanemden istifa ederek … Anadolu da ve sine-i millette kalacağım ve vazife-i vataniyeme devam edeceğim ..”(Eğer daha zorlanırsam, görevimden çekilerek, şimdi olduğu gibi Anadolu'da ve ulusun kucağında kalacağım. Ve bu ülkesel görevimi daha açık adımlarla sürdüreceğim.)…
ATATÜRK’ün Vahdettin’e yazdığı 11 Haziran 1919 tarihli bu mektubundan sonra aynı gün Harbiye Nazırına da “geri çağrılışı ile ilgili” bir kere daha yazdığı telgrafına aldığı yanıt şöyle olmuştur :
Belge No : 6 (5)
1Şube3594
Mustafa Kemal Paşaya11 Haziran 1919 tarihli telgraf namelerine cevaptır.
İstanbul’a çağrılmanız İstanbul Hükümeti’nin kararı sonucudur
1 Şube Şevket Turgut
3594
15.6.1919
Şifreye dönüştürdüm.
15.6.1919
Koleksiyon Adı : İstiklal Harbi
Kutu : 24
Gömlek : 81
Belge : 81-1
Bakınız Belge : 8

Bu durumda Mustafa Kemal Paşa İstanbul Hükümetine karşı eyleme geçme ve gerekirse askerlik mesleğinden istifa etme kararını Kazım KARABEKİR Paşa ile paylaşıyor :
Belge No : 7 (6)
ŞİFRE Havza,
11.Haziran.1919
15’nci Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa Hazretlerine
1. Savaş İşleri Bakanlığı’ndan şu şifreyi aldım:”Komutanızdaki istimbotlardan biri ile hemen buraya gelmeniz rica olunur.”2. Çağrılışımın nedenini Cevat Paşa’dan gizlice sordum. Yanıt şudur: “Sizin gibi değerli bir generalin şu anda Anadolu illerinde dolaşmasının kamuoyunu iyi bir yönde etkilemeyeceğinden söz ederek İstanbul’a gelmenizi İngilizler istedi”3. Ali Fuat Paşa daha Samsun’a çıktığımda İngilizlerin, Hükümete çıkışımın nedenini sorduklarını ve direnişleri durumunda bunun Başkent’in isteğine aykırı bulunduğunu söylemek zorunda kalacağını sağlam olarak öğrendiğini bildirdi.4. Vermiş olduğum kararın ulusun haklarını ve bağımsızlığını kararlaştırmak uğrunda ulusça birlikte çalışmak olduğunu siz kardeşime her zaman bildirmiştim. Bu amaç ulusun kucağına sığınarak namus ve vicdanı özveri ile sürdürmeyi gerektirir. Arkadaşlarımız gibi İngilizlere tutsak olmak üzere İstanbul’a gitmekten sakınırım. Yurt görevini yapabilmekliğim doğal olarak sizin gibi aynı görüş ve kanı da bulunan kardeşlerimin de sürekli yardımlarına bağlıdır. Bu gün vermek zorunda kaldığım bu eylem kararının yarın bütün yurtsever ve namuslu arkadaşlarımızca da verilmesi gerekeceğine kuşku yoktur. Böylelikle bu gün alana açıkça koymak zorunda kaldığım bu kararımız, arkadaşlarımın kanılarına dayanmaktadır. Bu konuya ilişkin sizinde değerli görüşlerinizi bekliyorum.Kandırılmış Başkent, İstanbul’a planını sürdürdüğünden ben de olabildiğince uzun zaman kazanmak ve karargâhımı ülke içine sokmak için aynı yöntemde karşılık vererek görüşmekteyim.
Mustafa Kemal

Nitekim bu yazışmaların üzerinden bir hafta gibi bir zaman geçmeden Havza’daki karargâhını Amasya’ya taşımak durumunda kalan ATATÜRK, Havza’lılara veda ederken, onlara şöyle seslenir;
“-Artık kimseden gizleyecek bir şeyimiz yok. (..)Bu gün artık bir üniforma sahibi değilim,size evvelce de bildirdiğim gibi sadece bir millet adamıyım.”([7])

Tüm bu bilgi ve belgelerden sonra “ATATÜRK, Türk Ulusunun özgür ve bağımsız bir ulus olarak varlığını sürdürmesini borçlu olduğu bu yolculuğa kendi iradesi ile mi çıktı yoksa Vahdettin tarafından mı gönderildi?” sorusunun yanıtını ve genel olarak ATATÜRK / Milli Mücadele ve Vahdettin ilişkisi konusundaki yorumu okurlarımıza bırakıyorum.

KAYNAKLAR :
(1) Atatürk’ün Samsuna Çıkışı…. Genel Kurmay ATESE Yay.s.150-151
(2)
ATESE age.s.156-160 Belge No: 43
(3)
ATESE ,age. s.155 Belge no : 42
(4)
ATESE,age. s.173 Belge no: 45
(5)
ATESE,age. s.176 Belge no: 46
(6)
ONAR,age. s.65 Belge No : 92
(7)
Türk Ansiklopedisi Cilt XIX, s.4231



KONU İLE İLGİLİ BELGELER AŞAĞIDA SUNULMUŞTUR...









BELGELER (ATATÜRK'Ü VAHDETTİN Mİ GÖREVLENDİRDİ?)

BELGE 1

BELGE 2


BELGE 3



BELGE 4




BELGE 5


BELGE 6

BELGE 7


BELGE 8













































































'MUSTAFA' FİLMİ; MUSTAFA KEMAL'İ VE ONUN YOLUNDA YÜRÜTÜLEN 'ULUSAL KURTULUŞ MÜCADELESİ'Nİ BİTİRMEYE YÖNELİK BİR PSİKOLOJİK OPERASYONDUR.

Aylardır kamuoyunda ardına büyük bir basın ve hatta Kemalizm’in kalesi olan kurumların da desteği alınarak tanıtımı yapılan 'Mustafa ' filmi nihayet gösterime girdi. Film hakkında yorumlara geçmeden önce içinde bulunulan durum hakkında bazı saptamalar yapmakta yarar vardır.

FİLMİN YAPILDIĞI GÜNÜMÜZDE NASIL BİR TÜRKİYE' DEYİZ

1. İktidarda; Batı'nın bütün isteklerini yerine getiren Atatürkçülük ile sorunlu işbirlikçi bir AKP iktidarı var ve bu iktidar tüm medya kuruluşlarını ( Filmi yaptıranlar dâhil) denetimine almış durumdadır.

2. Mustafa Kemal'in 'Tam Bağımsızlık' anlayışını dile getiren yayınlar yapan, AB ve ABD' ye karşı olan yazar ve yayınevleri Kitap basma, kitaplarını dağıttırma gibi her türlü engellemelerle karşı karşıya bırakılmaktadır. ( Örneğin Prof Alpaslan Işıklı F.Gülen, S.Nursi ve Laik Sempatizanları isimli kitabını bastıracak yer. Kaynak Yayınları ise M.Kemal'in hazırlattığı ve 1941 de kaldırılan Tarih kitabını dağıttıracak şirket bulamamaktadır.)

3.Kemalistler; Ergenekon vb. örgüt suçlamaları ile hapislerde çürürken, Atatürk'e ve Türklüğe hakaret eden Orhan Pamuk ve Elif Şafak gibi yazarlar Köşkün baş konuğu olmakta, ödüllendirilmekte, Devlete karşı ayaklanma başlatan DPT’lilerin kılına dahi dokunulmamaktadır.
4. Türkiye'nin önüne sunulan AB yolunun Baş aktörleri 'Kemalizm'den kurtulun öyle gelin' demekte, Devletin, TSK dâhil tüm kurumları da bu dayatmalara karşı AB sevdalarından vazgeçmemektedirler.
İŞTE; ' Mustafa' filmi bu koşullar altındaki bir Türkiye'de çekilmiş ve İşbirlikçi medya ve Sermaye çevrelerinin de büyük bir destek ve tezahüratı altında tanıtılmıştır. Aklımızın ermediği de bu durumdur.

AYNI ORTAMLARDA ÇEKİLEN DİĞER FİLM VE KİTAPLARDA NELER YAPILDI

Bu güne kadar, Atatürkçü olmakla öğünen kitlelerin ilgisini çeken yapıtlarda neler yapıldı.
1. Tolga ÖRNEK tarafından yapılan ' ve öğrencilerin otobüslerle akın akın taşındığı ' Gelibolu' belgeseli; Çanakkale Zaferini antiemperyalist bir savaş olmaktan çıkarıp, bir talihsizlik sonucu karşı karşıya gelmiş birkaç ulusun askerlerinin yardımlaştığı, birbirinin yarasını sardığı, dostluk ve kardeşliklerin sergilendiği bir savaş olarak zihinlere kazımaya çalıştı. Çanakkale destanı adeta 'Anzak Destanı' haline getirildi. (Üstelik günümüzde dahi ABD' nin kıçına takılıp IRAK'a gelen ANZAK'lar sorgulanmadı)
2 İpek Çalışlar tarafından yazılan ' Latife Hanım ' kitabında Mustafa Kemal nerede ise Kulampara pozisyonuna sokulmaya çalışılmıştır. Bu gün Atatürkçü olduğunu söyleyen bir çok kişi verilen mesajları anlamamazlıktan gelerek bu kitabı beğeni ile okumaktadır. 3. Can Dündar'ın daha önce yaptığı ' Sarı Zeybek' filmi Mustafa Kemal severleri salya sümük ağlatmış. Atatürk'ün son günlerindeki hasta, yorgun, çaresiz, zavallı hali ön plana çıkarılarak Ulu Önder olarak nitelenen kişinin bu haliyle kitlelere gösterilmesinden şüphesiz ki bazı çevreler büyük yararlar ummuştur.

PEKİ CAN DÜNDAR NASIL BİR KİŞİLİK?

Can Dündar'ın M Ali BİRAND'ın çırağı olduğunu ve ondan feyz aldığını bilmeyenimiz yoktur. Babası bir MİT mensubudur. kendisinin hangi fikirde olduğu bu güne kadar anlaşılamamıştır. Atatürkçü olduğunu ima etmektedir ancak; kendisi Soros destekli vakıf ve derneklerin eğitim çalışmalarında vs. görülebilmektedir. Sitesi candundar.com da Atatürk' karşı yazar ve sanatçıları( Baskın Oran, Oral Çalışlar, Yılmaz ERDOĞAN vs.) övücü yazıları bolca mevcuttur.TV' de Ermeni sorunlarının tartışıldığı açık oturumları yönetirken, Ermeni tezlerini savunanları kollaması ve taraflı davranması izleyenleri şaşırtmaktadır.Bazen devrimci, bazen AB yanlısı, bazen ülkeye düşman tüm unsurları kucaklayan özgürlükçü, bir bakıyorsunuz Ecevit'çi yani meçhul yani tehlikeli bir kişilik. Tatlı diliyle kadınlar başta olmak üzere Yaşar Paşa'yı bile etkilemiş ki arşivleri açıvermişler bu meçhul adama düşünmeden. ZİRA; Mustafa Kemal'in bu güne kadar incelenmeyen özel yönlerini inceleyecekmiş. Ne güzel değil mi?
ÖZEL YAŞANTISINA GİRİLEN HERKES YIPRATILIR. Şu kulaklarımıza küpe olsun. Her kimin özeline giriliyor ve o kişinin toplumla kucaklaştığı, tarihe damgasını vurduğu yanları bırakılıp özeli ile ilgileniliyorsa o kişi gözden düşürülmek ve fikirleri saptırılmak isteniyordur. Bundan şüpheniz olmasın. Gözlerinizi kapatıp düşünün eğer sizin özelinize inilse neler bulunur. İster misiniz toplumla paylaşmak? Hele hele toplumun saygı duyduğu biri iseniz hiç istemezsiniz böyle bir paylaşmayı. Peki 'ULU ÖNDER' sıfatını almış bir dünya liderinin özeline inilmesini için ister misiniz ?
İYİ DÜŞÜNÜN
FİLMDEN KARELER; KARARI SİZ VERİN
1. ' İstanbul'a Harbiye için ilk gelişinde içki ve kadınla tanıştı. İçki ve kadınla tanışması ve bu alışkanlığı nedeni ile ilk yıllar dersleri de iyi değildi.' diyerek ilk özele giriliyor. Filmin ilerleyen bölümlerindeki karalamaların ilk temelleri atılıyor.
2. Mustafa Kemal'in İttihatçılar ile arasındaki ayrılığın ' Ordu'nun siyasete karışmasına karşı olmasından' kaynaklandığı saptaması yapılıyor. Bu gün ordu'nun Atatürk'e karşı girişimlerdeki müdahalesinden rahatsız olanların (AB, ABD ve ülke içindeki işbirlikçiler) ekmeğine yağ sürecek bir saptama. Lise çağlarından beri fiilen yönetime karşı duran, örgütlenen bir kişinin bu nedenlerle ittihatçılardan ayrıldığını söylemek kasıtlı bir saptırma olsa gerek.
3. İstanbul'dan Sofya'ya giderken bir sürü gönül ilişkisini arkasında bırakarak gitti.' Sözünden sonra ayrılırken sözde sevgilisi Korin'e yazdığı mektuptan söz ediliyor. Üstelik Korin'e sık sık mektup yazdırılıyor. Çanakkale savaşı gibi kanlı bir savaşın göbeğinde dahi Korin'e ( yani gönül ilişkilerine) mektup yazabilecek kadar zaman ayırabilecek bir komutan görüntüsü çiziliyor.
4. Sofya'da kendisini Sofya sosyetesine tanıtmak için can atıyor fırsat kolluyordu' sözü ile ne anlatılmak istendiği çözülemedi ama bazı insanlarda 'sosyete budalası' çağrışımı yaptırdığı kesin.
5. Mustafa Kemal' doğuya müfettiş olarak atandıktan sonra Vahdettin kendisi ile saray'da yaptığı görüşmede 'Paşa Devleti sen kurtarabilirsin' dediği belirtiliyor. Bu konuda filmde başka bir yorum da yapılmıyor. Vahdettin'in doğu'da işgale karşı vatandaşlarca başlatılan ayaklanmaları n bastırılmasını istediği için bu sözleri söylediği açıklanmıyor. Bu sözleri dinleyen izleyiciler; Mustafa Kemal'i Ulusal Kurtuluş Savaşı için Vahdettin'in görevlendirdiği zannına kapılıyor. Bu Filme ustaca sıkıştırılmış hileli bir cümle.
6. Film'de Nutuğun ' TBMM' toplanıyor başlıklı bölümünde; M.Kemal'in meclisin açılışını cuma gününe alması ve açılışta dinsel öğeler kullanmasını Halife'nin kendisini dinsizlikle suçlamasına karşı tedbir olarak gösteriliyor. Oysa Nutuk'un ilgili bölümünde o tarihte Düzce, Hendek, Gerede ve Bolu bölgesindeki gerici isyanlardan halkın etkilenmesi nedeni ile içinde bulunulan o günün koşullarına uyum sağlama zorunluluğundan bahsediliyor. ( Bu gün de aynı koşullarda aynı yöntemin kullanılması gerekliliği göz ardı edilmeye çalışılıyor)
7. Mustafa Kemal halkın inançlı yapısını bildiği için davranışlarını buna göre ayarladığı belirtilerek ' O gün dayanmak zorunda kaldığı güçlerle yarın hesaplaşacaktı' gibi çirkin bir saptama yapılıyor. Hele hele birlikte omuz omuza düşmanla mücadele ettiği kitlelerle sonradan 'HESAPLAŞMA' davranışını Mustafa Kemal ile özdeşleştirme son derece yakışıksız ve itici. Oğlunu teröre şehit veren dindar insanlarda ne etki yapar siz düşünün.
8. Ankara'ya geldiğinde çalışmalarına başladığı ıssız evde duyduğu endişeler ve sıkıntıları anlatılıp masa üstünde elinin altında duran silah sık sık gösteriliyor. Her gürültüde isyancılar mı geldi diye pencereye koşması, ufukta beliren toz bulutunu görüp isyancılar mı geliyor endişesi ile yardımcısını otomobil ile gönderip 'eğer gelenler isyancılar ise hemen iki el ateş et' dediği vurgulanıyor. Gelenlerin koyun sürüsü olduğunun anlaşılması üzerine derin bir oh çektiği belirtiliyor. Mustafa Kemal'in ulusal kurtuluş mücadelesini başlatamadan ele geçme endişesi, Kişisel olarak can derdine düşmüş paranoyak bir insan davranışı olarak izleyicilere sinsice sunuluyor.
9. Filmde bir araya acele şu söz sıkıştırılıyor ' Kürtlere özerklik verilecektir.' Bu da filmin karelerine ustaca sıkıştırılmış 'Kürtlere özerklik operasyonu' olsa gerek. Bu sözleri duyan ve filmi beğendiğini söyleyenlerin bu saptamaya ayrıca katılıp katılmadıklarını da sormakta yarar var. Çeşitli milliyetlerden oluşan Osmanlı toplumunu tek Millet haline getiren. 'Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. Ne Mutlu Türk'üm diyene' sözünü söyleyen bir liderin görüşleri ile özerklik ne kadar çakışır. Düşünmeli.
10. Kurtuluş savaşı süresince Mustafa Kemal ile aynı evi paylaşan ve Mustafa Kemal'e karşı gizli aşk duyguları beslediğinden şüphe olmayan üvey amcanın yeğeni Fikriye ile ilgili hikâye o kadar abartılı anlatılıyor ki, bir ara'Eskisevgili' deyimi kullanılıyor. Bu deyimin rastlantı olarak kullanılmadığı da açık. Sonuçta Mustafa Kemal aylarca bir arada yaşadığı, kendisi ile birlikte birçok zorluklara karısı imiş gibi göğüs geren sevgilisine kazık atıp zengin Latife hanım'ı tercih eden vefasız olarak sunuluyor izleyiciye. Üstelik Fikriye'nin intiharı, bundan 14 ay sonra Ata'nın boşanması, yüzündeki acı izler, seneler sonra içki masasındaki bir meşk anında bir kadınla ilgili şarkı okunduğunda ağlaması suçunu ele vermesi olarak zihinlere kazıtılıyor. Türk filmlerinden çok etkilenen, ezilen ve aldatılan kadından yana olan halkımızda bu Mustafa Kemal nasıl iz bırakmıştır sizce?
11.Film boyunca savaşılan düşmanların ülke politikalarından, savaşın antiemperyalist özelliğinden, Mustafa Kemal'in antiemperyalist yapısından hiç söz edilmiyor.
12.Mustafa Kemal'in batı ile sürekli hesaplaştığı ve mazlum doğu halklarının gönenci için çaba sarf ettiği göz ardı edilerek , O batı hayranı, islamiyete düşman, medeniyet olarak sadece batı yı işaret eden bir lider olarak sunuluyor. Ulusal kültüre o kadar değer vermesine rağmen ' Artık halkı radyolardan bambaşka bir müzik dinliyordu' sözünü Can Dündar rahatlıkla iyi bir şeymiş gibi sarf edebilmektedir
13. Portresini yaptırırken sapık bir diktatör gibi poz vermesi( mağrur ve psikopatça) ve kendi heykellerini diktirmesi konuları da 'Diktatör' demese de size düşündürüyor.
14.Filmdeki;'En yakınındakileri bile idama gönderen adam' sözleri size neyi çağrıştırır.. Anlayana ; kurduğu Cumhuriyeti ve devrimleri korumak için yakınlarının bile gözünün yaşına bakmayan adam. Ama anlamayan çoğuna göre İktidarını ve rahatını sağlamlaştırmak için rakiplerini harcayan diktatör çağrışımı yaptırıyor.
15.Filmdeki 'Devrimler için çok hızlı gitmiş ama ardını görememiş yoksul halkı fark edememiştir' sözleri Can Dündar'ın mı? Yoksa ikinci Cumhuriyetçilerin ( örneğin Mehmet Altan'ın mı anlayamadık)
16. Hayatının son yılları işlenirken terk edilmiş, yalnız, Cumhurbaşkanı olduğu halde devlet işlerinden elini ayağını çekmiş, alkolik ve boş gezenin boş kalfası görüntüsü işlenmiş. İyi düşünen ama alkole teslim olmuş adam görüntüsü ile sanki Mustafa Kemal değil Neyzen Tevfik işleniyor. En yakınındakilerin dahi yalnız bıraktığı ayyaş adam tiplemesi ile ne yapılmak isteniyor. Hiçbir ulus liderini böyle görmek ve anmak istemez Ağaçlar ayakta ölmelidir ama Can Dündar fırsat vermiyor gözlerimize sokuyor. Bu görüntülerden sonra halkın gözünde Ulu Önder tiplemesi kalacak mı?
17. Filmin sonlarında Atatürk mecliste görüntülü konuşmasında CHP programından bahsederken şöyle diyor.
18.Bu program; gökten indiği sanılan kurallara göre değil, bilime ve hayatın gerçeklerine göre hazırlanmıştır. Film burada ulusal kurtuluş mücadelesine son darbeyi vuruyor. Dikkat ederseniz gökten inen değil, indiği sanılan diyor. Bildiğimiz şu ki; Mustafa Kemal kendi görüşü ne olursa olsun Dine ve inananlara saygılı ve bağımsızlık için her kesimle aradaki sorunları erteleyip birleşen bir yapıya sahip. Şimdi siz inanan insanlarda cımbız ile çekilmiş bu sözlerin ne etki yapacağını düşünebiliyor musunuz? Hele hele bizler 19 Mayıs 1919 koşullarını yaşarken.
SONUÇ OLARAK; Bu film ülkemizdeki anti-emperyalist mücadeleyi baltalamak için: O mücadelenin ilham aldığı güç olan Mustafa Kemal'i özel yaşantısına inerek; içki ve kadın düşkünü, Sevdiği kadına kazık atan, tam anlamı ile batı yanlısı, Kürtlere özerklik isteyen, yalnız ve çevresindekilerin terk ettiği, dinsiz, halkı aşağılayan ve iktidarı için en yakınındakileri bile ipe gönderen kişi olarak tanıtıp, Ulusal kurtuluş mücadelesi yolunda ittifak yapacak kesimler arasına da nifak sokarak bu birleşmeye engel olmak amacını taşıyor.BU FİLMİN SOROS VE( veya) AB BAĞLANTILI VAKIFLARCA YAPTIRILDIĞI ŞÜPHESİZDİR(*)
(*) Alıntı: Ömer ÖZTÜRKMEN, Antalya ADD